Ana Sayfa » Türkiye Futbol Federasyonu Kadın Futbolu Direktörü Eren Şenyaprak (IR ’08)

Türkiye Futbol Federasyonu Kadın Futbolu Direktörü Eren Şenyaprak (IR ’08)

(Dergi Bilkent 41. sayı – Haziran 2024)

Eren Şenyaprak Linkedin Profili

Türkiye Futbol Federasyonu Kadın Futbolu Direktörü Eren Şenyaprak (Uluslararası İlişkiler 2008) ile spor paydasında söyleştik.

 

Bilkent sonrasındaki kariyer aşamalarınıza değinebilir misiniz?
İş hayatına aile şirketimiz Hedef Ayakkabıcılık’ta adım attım. Daha sonra Barsan Global Lojistik’in Paris ofisinde çalışarak yurt dışı tecrübesi kazandım. 2015’te katıldığım Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) bünyesinde sırasıyla maç planlama uzmanı, Kadın Millî Takımlar sorumlusu ve müdürü olarak görev aldım. Bahçeşehir Üniversitesi’nde spor yönetimi yüksek lisansımı tamamladım.

Şubat 2023’te TFF’den ayrılarak Fenerbahçe Kadın Futbol Takımı’nın genel menajerliği görevine geçtim. Ekim 2023’te ise kadın futbolu direktörü olarak TFF’ye döndüm.

 

Mesleki anlamda spora yönelmeye nasıl karar verdiniz?
İş dünyasına atılmadan önce de sporla iç içeydim. Çalışma yaşantıma ticaretle başlamış olsam bile hep spor alanında çalışmayı düşünüyordum. Tabii ki ülkemizin geneli gibi ben de futbolla ilgiliyim. Çocukluktan beri her hafta maçlara gider, taraftarı olduğum kulübe tribünlerden destek verirdim.

Futbol sektörüne katılabilmek için de bu işin yuvasının federasyon olduğunu biliyordum. TFF’de çalışabilmek adına yaklaşık iki yıl mücadele verdim. 2015’te de hayalimi gerçekleştirerek TFF’de işe başladım.

 

TFF’deki güncel sorumluluklarınızı paylaşabilir misiniz?
Federasyonda kadın futbolu direktörü olarak ülkemizdeki kadın futboluyla ilgili tüm işleyişten sorumluyum. Bu çerçeveye kadın futbol ligleri ve millî takımları da dâhil. Kadın Ligleri ve Kadın Millî Takımları’nı kapsayan 16 kişilik bir ekibin başındayım. Bir başka deyişle, Türkiye’de kadın futbolunu toplam 17 kişilik bir ekip yönetiyor.

Kadın liglerinin yıllık, 3 yıllık ve 5 yıllık planlamalarının yapılması, kadın ligleri departmanımızdaki çalışma arkadaşlarımızın iş planlamaları, lig sorumlulukları gibi kurumsal görevlerin dağıtılması ve devamlılığının sağlanması süreçlerini yönetiyorum.

Kadın Millî Takımlar departmanımızdaki işleyişten de sorumluyum. Yaş grupları yapılandırmamız ve millî takımlarımızın yıllık maç takvimlerinin hazırlanması da görevlerim arasında.

Kadın futboluna ilişkin Federation Internationale de Football Association – FIFA ve Union of European Football Associations – UEFA organizasyonlarında federasyonumuzu temsil ediyorum. Kulüp ziyaretleri ve seyahatler derken, yaklaşık 50 – 60 günü yurt dışında olmak üzere, yılın aşağı yukarı 4 ayını evden ve ailemden ayrı geçiriyorum.

 

Türkiye’de kadın futbolunun tarihi ne zamana dayanıyor?
Ülkemizdeki ilk Kadınlar Ligi 1994’te kuruldu. Kadın A Millî Takımı’mız ise 1995’te kuruldu ve uluslararası turnuvalarda mücadele etmeye başladı. Kadın futbolu amatör bir branş olarak kabul edilmekte ve liglerimiz amatör seviyede oynanmaktadır. Türkiye’deki Kadın futbolu tarihini incelememiz gerekirse aslında 1950’lere gitmemiz gerek.

Bizde ilk kadın futbol maçı 1954’te İzmir’de oynandı. Mithatpaşa Stadı’nda, İzmir ve İstanbul kadın futbol takımları arasında oynanan maçın tarihi 4 Temmuz’du. İlk kadın futbol takımı ise 1969’da, Kınalıada Spor Kulübü’nde kurulmuş. Bu bilgiler ışığında ülkemizde 70 yıllık bir kadın futbol tarihi olduğunu söyleyebiliriz.

 

Avrupa’da ve dünyada kadın futbolu profesyonel seviyede mi oynanıyor?
Dünyada kadın futbolunun tarihi 1800’lerin sonuna uzanıyor. Kadınlar arasındaki ilk futbol maçı 1895’te Londra’da oynanmış; kadın futbolu da bu tarihten itibaren Avrupa ve dünyada ivmelenerek gelişimini hep yukarıya taşımış.

1969’da ilk Avrupa Şampiyonası, 1970’te ise ilk Dünya Kupası gayriresmî olarak düzenlenmiş. İlk resmî Avrupa Şampiyonası’nın 1984’te, ilk resmî Dünya Kupası’nın 1991’de oynanmasıyla birlikte, ülkeler kademeli şekilde profesyonelliğe geçmeye başlamış.

 

Ligler, kulüpler ve millî takım düzeyinde neredeyiz?
Kadın futbolu Türkiye’de her geçen gün büyüyor. Federasyon başkanımızın ve yönetim kurulumuzun ilgi ve yatırımlarıyla kadın futbolumuz Avrupa’da bilinen bir noktaya geldi. Sorunlarımız da var tabii. Kulüplerimizin içinde bulunduğu ekonomik şartlar, kadın futboluna yatırım yapmalarını zorlaştırıyor.

Ön yargılar da yok değil. Hâlâ kamuoyunun bir bölümü futbol erkek oyunudur, kadınlar top oynayamaz gibisinden, hiçbir bilgi veya kanıta dayanmayan iddialarda bulunabiliyor. Bunun en büyük nedeni, aslında bu sporun artık erkek tekelinden çıkmaya başlaması ve tabana yayılıyor olmasıdır. Kadının olduğu yerde estetiğin arttığı, kavgaların azaldığı herkesin malumu. Bu yargıların ve cinsiyetçi yaklaşımların son bulacağına eminim.

Burası yeni ve sponsorlara çok açık bir pazar. Kadın futboluna yatırım yapan sponsorların zarar etme ihtimali hemen hemen yok. Halkın kadın futboluna ilgisi arttıkça, bilinirlik yükseldikçe, sponsorların da kadın futbolu bakışı pozitifleşiyor.

Bir diğer sorunumuz da yayınlar. Kadın futbol liglerimizin hâlen bir yayıncısı yok. Haftada bir maç olmak üzere TRT ile iş birliğimiz var. Amacımız, her hafta bütün maçların ulusal bir kanalda yayınlanması.

 

Goal.com’un araştırma dosyasındaki başlıktan yola çıkarsak, kadın futbolu ülkemizde ve dünyada hâlen bir var olma mücadelesi mi veriyor?
Dünyanın büyük ülkelerinde kadın futbolu, erkek futbolu kadar ilgi gören bir sektör oldu, var olma çabasını çoktan geçti. ABD, Brezilya, Almanya ve İsveç gibi ülkelerde kadın futbolcuların kazançları erkeklerinkine yaklaştı.

Bahsettiğiniz var olma çabası, bizim gibi gelişime açık ülkelerde geçerli bir düşünce. Özellikle büyük kulüplerimiz dediğimiz Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor’un da kadın futbolu branşlarını açmaları kamuoyunda büyük bir bilinilirlik sağladı, bir anda herkesin ilgisi bu noktaya toplandı. Aslında Beşiktaş’ın uzun yıllardır 24 kadın futbol takımı mevcuttu; diğer büyük kulüplerin girmesiyle onlar da yatırımlarını artırdı. İleride bütün kulüplerin kadın futbolu branşını açacağını düşünüyorum.

Dünyada bu konu biraz daha bizim önümüzde. Almanya, İngiltere, Fransa, İspanya gibi ülkelerde neredeyse bütün futbol kulüplerinin kadın futbol takımları var ve ülkelerini en üst seviyede temsil ediyorlar.

Medyanın ilgisi ne düzeyde? Federasyonun planları neler?
Gün gelecek, kadın futbolcularımız da basında ve kamuoyunda erkek futbolcular kadar yer bulacak; bunun yakın zamanda gerçekleşeceğine inanıyorum. Daha önce de dediğim gibi, büyük kulüplerin dâhil olmasıyla popülerlik arttı.

Daha çekişmeli bir lig organizasyonu ve ekonomik açından daha güçlü takımlara sahip olmak, ligimizin beş sene içinde önce yarı profesyonele, daha sonra da profesyonele geçmesi, federasyonumuzun ağırlık verdiği konular. Ligimizin kalitesi yükseldikçe yayıncı kuruluş ve güçlü sponsorlar bulunması kolaylaşacak, kulüplerimiz ciddi anlamda maddi katkı elde edebilecek.

 

Sizin futbola ve kadın futboluna bakışınız nasıl şekilleniyor?
İleriye yönelik ne gibi adımlar atılmalı? Kadın futbolunun Türkiye’de gelişmesi, futbol üzerinden yaratılan kaos ortamının yok olmasını sağlayacaktır. Kadın futbolu, insanlara kavga etmeden, kötü söz söylemeden de futbol oynanabileceğini göstermekte, futbolun aslında bir eğlence unsuru olduğunu insanlara hatırlatmaktadır.

Yeşil sahalarda görmek istemediğimiz hareketler diye bir söz vardır ya; işte kadın futbolunda o hareketler, olumsuzluklar yok. Kadınların katılımı, futbol algısını olumlu yönde değiştiriyor. Sahalardan tartışma ve küfür ortamı siliniyor, futbol o eski, keyifli günlerine dönüyor.

Bana göre futbolun kurtuluş ve gelişme reçetesinde kadın futbolu birinci sırada geliyor. Bu branşın gelişmesi uğruna elimizden gelen her şeyi federasyon ve kulüpler olarak yapmaktayız. Atmamız gereken en önemli adımları yeniden vurgulamak isterim: ekonomik koşulların iyileştirilmesi, canlı yayın havuzunun oluşturulması ve profesyonelliğe geçilmesi.

 

Özgeçmişinizde antrenörlük lisanslarınız da göze çarpıyor.
Benim amacım yeşil sahaya inip antrenörlük yapmak değildi, yönetici olmaktı; fakat bu sporu yönetebilmek için işin teknik kısmını da bilmeniz, sahanın içini de tecrübe etmeniz gerekiyor.

Ben de gerekli eğitimleri alarak, ilgili kursları başarıyla bitirerek önce TFF C antrenörlük diplomamı, daha sonra ise uluslararası geçerliliği olan UEFA B antrenörlük lisansımı aldım. 2024’teki hedefim UEFA’nın A lisansı. Bu şekilde saha içi teknik gelişimimi tamamlayacağımı düşünüyorum.

 

Geleceğe yönelik kariyer planlarınızı öğrenebilir miyiz?
Kariyer planım öncelikle içinde bulunduğum kurumda daha da yükseklerde görev almak; genel sekreterlik, yönetim kurulu üyeliği yapmak. Başkanlık da olabilir, neden olmasın? Herkesin bir hayali vardır.

 

Bilkent deyince aklınıza neler geliyor?
Bilkent deyince aklıma ilk olarak çok büyük bir aile, çok güçlü bir mezun ağı geliyor. Dünyanın hemen hemen her yerinde bu ailenin bir mensubuyla karşılaşabilirsiniz. Bilkentliler, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, her zaman birbirlerine yardımcı olur ve o bağın kopmasına hiç müsaade etmezler.

Bana mücadeleci olmayı, yüksekleri hedeflemeyi ve o hedefler için savaşmayı Bilkent kültürü öğretti. Şunu da öğretti ki hedefler hiçbir zaman bitmez. Mücadeleye hep devam etmemiz gerekir. Bilkentli olmasaydım iş hayatımdaki başarılarımı kazanamayabilirdim.

 

Son olarak hobilerinizi soralım.
En büyük şansım, en sevdiğim hobimi, yani futbolu işime çevirmiş olmamdır. Ofise her gün büyük bir mutlulukla geliyorum. Futboldan kalan zamanlarda ise tüplü dalışa devam ediyorum.