Yemek yemekteki temel amacımız beslenmek ve bedenimizi dinç tutmaktır. Ancak kimi zaman beslenmek için değil; rahatlama, eğlence, paylaşım, içimizdeki öfke duygusunu bastırma ya da üzüntümüzü giderme amacıyla yemek yeriz. Etnik kökenimiz, ailemiz, ekonomik koşullarımız, coğrafik konumumuz az ya da çok yeme alışkanlıklarımıza yansır. Ne yediğimiz, ne miktarda ve ne sıklıkla yediğimiz dış faktörler tarafından kısmen belirlense de, içsel faktörlerin etkisi daha derin ve daha uzun sürelidir. Duygularınız, yaşadığınız toplumun fiziksel görünümle ilgili dile getirilen ya da getirilmeyen standartları, sizin bu standartlara karşı tutumunuz ve beklentileriniz, yemek yemenin sizin için bir sorun haline gelip gelmeyeceğini etkiler.
Zararlı yeme davranışları, yeme bozuklukları ya da yeme sorunları sık kullanılan terimler olsalar da, bu davranışları anlatmak için kullanılabilecek en uygun tanım “yemekle mücadele”dir. Çoğumuz hayatımızda bir kere bile olsa yemek konusunda kendimizle ya da bir başkasıyla mücadele etmek durumunda kalmışızdır. Yeme davranışındaki bozulma daha çok 10-30 yaşları arasında görülmektedir. Yani gençlik dönemini içine alan bir dönemde bu sorunlarla karşılaşılmaktadır. Vücut gelişiminin tamamlandığı bu dönemde, bu sorunun ne kadar olumsuz yansıyanları olacağı ortadadır. Yeme bozuklukları aşağıdaki özellikleri gösterebilir:
Gençlik döneminde yaşam bize çok belirsiz ve zorlayıcı gelebilir. Sanki pek çok boyutta yeni beklentiler ve yükümlülükler altında kalacakmış gibi hissedebiliriz. Bu entellektüel boyutta, geleceğimizle ilgili kararlar alma ve önemli sınavlardan geçme şeklindedir. Duygusal boyut, ailemizden bağımsız bir birey olmayı ve ayrışmayı ve yeni yakın ilişkiler kurmayı içerir.
Bazen yaşamın akışını anlayıp kontrolü elimizde tutarak kendimiz için seçimler yapmak ve kararlar vermek kolay olmayabilir. Ancak yediklerimiz üzerinde kontrol sağlayabiliriz. Yediklerimizi kısıtlayarak, bedenimizi giderek daha az besinle ayakta kalmaya alıştırmak/zorlamak bize büyük bir tatmin duygusu verebilir. Başkalarının bizim ne kadar az yediğimizle ilgilenmelerine içimizden kızabilir ve daha fazla yememiz için gösterdikleri çabaya karşı koyabiliriz.
Giderek kendimizi algılayışımız bozulur. Başkaları sağlığımızı tehdit edecek kadar zayıf olduğumuzu söylese de, kilomuzdaki en ufak artış bizi paniğe sokar, kendimizi “şişman” hissederiz. İyice zayıflamak için de ya kendimizi aç bırakır ya da çok az miktarda yeriz.
Kendimizi kötü hissettiğimiz zamanlarda bile, yaşamla iyi başa çıkıyormuş, mutlu ve güvenliymiş gibi görünebiliriz. Ancak bazen kendimizden yeterince emin değilizdir ve bizden bekleneni yerine getiremeyeceğimizden korkarız. Sürekli onaylanmak ve kabul görmek isteriz.
Yemek, bu gereksinimlerimizi karşılamak ve kendimizle ilgili belirsizlikleri gidermenin tek yolu gibi görülebilir. Çok fazla miktarda yiyeceği oldukça kısa bir sürede tükettiğimiz aşırı-yeme dönemleri olur. Bu aşırı yeme sırasında kendimizi asla durduramayacağımıza ilişkin büyük bir korku yaşarız. Ancak, bütün bu yediklerimizden ve bundan dolayı duyduğumuz suçluluk duygusundan kurtulmak için kendimizi zorlayarak ya da idrar söktürücü ve müshil benzeri ilaçlar (laksatif) kullanarak midemizdekileri çıkartma yoluna gidebiliriz. Kendimizi köşeye sıkışmış ya da tuzağa düşmüş gibi hissedebiliriz. Hatta bu durumla başa çıkabilmenin başka bir yolunu bulamadığımız için utanç duyarız. Diğer insanlardan uzaklaşırız ve giderek artan yalnızlığımız çekici ve sevilebilir olmadığımızı bize bir kez daha kanıtlar.
Üzgün olduğumuz zamanlarda ya da stres altındayken yeme alışkanlıklarımızı düzenlemek daha da zordur. Bizi rahatsız eden duyguların önünü kesmek için çareyi yemek yemekte bulabiliriz. Aç ya da tok olduğumuzu umursamaksızın, aşırı miktarda yer, midemizi sonuna kadar doldururuz.
Yeme sorunları çoğunlukla, yediğimiz yiyecekler kadar kendimizle ilgili tutum ve duygularımızla bağlantılıdır. Yiyecekler ve yemek yemek, vücudu ayakta tutmak için beslenmekten çok daha fazla şey ifade eder. Neyi ifade ettiği ise geçmişimize ve kişisel deneyimlerimize bağlıdır. Yiyecekler ve yemek yemekle ilgili pek çok çağrışım geliştirmişizdir. Bu çağrışımların bazıları herkes için geçerlidir; bazılarıysa belli bir grup, bir aile ya da bir kişiye özeldir. Örneğin, hemen hemen herkes yiyecek sunmayı ve almayı sevmek, sevilmek, önemsemek ve önemsenmek ile eş tutar. Yemek ile kendini güvende hissetmek arasında bir bağ kurmak tek tek kişilere özgü bir durum değil, aksine tüm insanoğluna özgüdür.
Yeme sorunları ortaya çıktığında, “Neden bu şekilde yiyoruz?” sorusuna yanıt vermek kolay olmaz. Mutlu ya da üzgün olmamız, kendimizi sevmemiz ya da kendimizle barışık olmamamız nasıl yediğimizi etkiliyor olabilir. Böyle pek çok etmen işin içine girince, yeme alışkanlıklarının, yeme sorunlarına dönüşmesine şaşırmamak gerekir.
Yeme Alışkanlıkları İle İlgili Sorunların Ortaya Çıkmasında Neler Etken Olabilir?
Zayıflığa değer vermeyen toplumlarda, yeme bozuklukları yok denecek kadar azdır. Zayıflığın çok önemli olduğu toplumlarda ise yeme bozukluklarına çok sık rastlanır.
Pek çoğumuz sağlıklı olmak ya da sağlıklı kalmak için değil, aynada “görmemiz gerektiğine ikna edildiğimiz görüntü”yü göremediğimiz için diyet ya da egzersiz yapıyoruz.
Gazete, dergi ve televizyon reklamları bize başarılı ve mutlu erkeğin nasıl olması gerektiğini söylüyor. Bu erkekler uzun boylu, kaslı ve güçlüdürler. Saçları kolay şekle girer; dişleri beyaz, kalçaları düzgün ve karınları gergindir. Tek elleriyle kendi ağırlıklarının iki katı ağırlık kaldırabilir ve her geçen yıl daha güzel kokarlar.
Mutlu ve başarılı kadın ise daha çarpıcıdır! Bir sezon kalçaları belli belirsizken, bir sonraki sezon belleri iyice incelmiş ancak kalçalar yeniden ortaya çıkmıştır. Göğüsler asla değişmez, daima dolgun ve diktir. Sürekli olarak selülitlere karşı tedbirlidirler.
Şaşırtıcı olan, bu standartlara uymayan büyük çoğunluğun halâ aynaları yürürlükten kaldırmamış olmasıdır. Medya sürekli olarak dış görünüşümüzdeki hataları düzeltmemiz için uğraşır. Çoğumuz hayatımızın bir döneminde kilomuzu ya da fiziksel görünüşümüzü kontrol altına almak için yöntemler denemişizdir. Daha başarılı görünmek ya da başkaları tarafından kabul edilmek için…
Bizim kültürümüzde, fiziksel çekicilik sosyal alandaki başarımıza önemli katkı sağlar. İnce bir bedene sahip olmak, bir kadının çekiciliğini belirleyen en önemli etmendir. Toplumun bu baskısı, yeterince ince olamadığımız için olumsuz bir beden algısı geliştirmemize ve dolayısıyla tehlikeli olabilecek bir diyet çabasına girmemize neden olur.
Yaşamın Kontrolünu Kaybediyor Olma Korkusu
Bazen yaşantımızın kontrolünü kaybettiğimizi düşünürüz. Böyle zamanlarda diyet yapmanın oldukça rahatlatıcı ve tatmin edici bir aktivite olduğunu söylemeliyiz. Birkaç kilo verdiğimizde hissettiğimiz başarma duygusu çoğumuza tanıdık gelecektir. Kendimizi gözle görülür biçimde kontrol edebildiğimizi hissetmek hoşumuza gider. Bu özellikle, bedenlerinde kontrol edebildikleri tek şeyin kiloları olduğunu hisseden genç kızlar için tatmin edicidir. Bu nedenle diyet, kilo vermek için uygulanan bir yöntem olmaktan çıkıp, tek başına bir hedef durumuna gelir.
Yemek yemek, diğer insanlarla olan yaşantımızın önemli bir bölümünü oluşturur. Sunulan yemeğin kabul edilmesi, yemeği hazırlayan kişi için mutluluk yaratır; yemeğin reddedilmesi ise gücenmesine neden olabilir. Bu durum özellikle aile içinde geçerlidir. Bazen bir genç olarak ailenize duygularınızı ifade edebilmenin ya da ailenizi etkilemenin tek yolu yemeğe “hayır” demek olabilir.
Aile içinde duyguların ifade edilmesine izin verilmiyorsa ya da sorunlar üzerinde konuşulmuyorsa, bu çoğumuzu üzer; kendimizi yalnız hissederiz ve bu duygulardan biraz olsun kurtulmak ve rahatlamak için yemek bir çare gibi görünür. Yeme sorunu olan kişiler genellikle olumsuz duygularını ifade etmekten kaçınırlar ve insanları memnun etmek için yüzlerine bir mutluluk maskesi takarlar. Sonunda da tüm bu bastırdıkları olumsuz duyguları yatıştırmak için yemek yerler ve yediklerini çıkarmak, genellikle bu üst üste biriken duyguları boşaltmaya benzer bir rahatlama duygusu yaratır.
Bazılarımız, bireylerin fazlasıyla içiçe olduğu ailelerde yetişmiş olabiliriz ve yeme bozukluğu ailemizden bağımsız bir kimlik kazanma çabamızın bir sonucu olarak ortaya çıkmış olabilir. Bazılarımız başarılı olma konusunda ailemizin yoğun baskısını hissetmişizdir. Başarılı olamazsak ailemizin bizi sevmeyeceğinden, onları hayal kırıklığına uğratacağımızdan korkar ve ceza olarak kendimizi aç bırakabiliriz.
Yaşamda karşılaştığımız olumsuz durumlara hepimiz farklı tepki veririz. Çoğumuz üzgün olduğumuzda ya da canımız sıkıldığında kendimizi rahatlatmak için yemek yeriz. Yeme bozukluğu olan pek çok kişide depresif belirtiler gözlenir. Kontrolsüz ve aşırı düzeyde yemeğe başlamanızın nedeni hissettiğiniz mutsuzlukla başa çıkmak olabilir. Ancak yemenin sonunda ortaya çıkan “şişmiş olma” hissi, duyduğunuz mutsuzluğu arttırır. Suçluluk duygusu yediklerinizi çıkarmanıza neden olur.
Risk Altında Mısınız? Kendinizi Test Edin!
Yeme alışkanlıklarınızın size zarar verip vermediğini söylemek güçtür. Ancak bunu farketmek çok önemlidir. Yiyeceklerin yaşamınızı ne derece yönlendirdiğini anlamak için, biraz zaman ayırarak, aşağıda yer alan listede size uygun olan maddeleri işaretleyin.
Başkaları bana zayıf olduğumu söyleseler bile, ben kendimi şişman hissederim.
Egzersiz yapamadığım zaman kaygılanırım.
(Kadınlar) Regl dönemlerim düzensiz ya da hiç olmuyor.
(Erkekler) Eskisine oranla, duyduğum cinsel istek yeterince güçlü değil.
Ne yiyeceğimi düşündükçe kaygılanırım.
Kilo aldığımda bundan çok kaygı duyarım.
Ailem ya da arkadaşlarımla yemektense tek başıma yemeyi tercih ederim.
Başkaları benim nasıl yediğim konusunda konuşurlar.
Yemek yemem konusunda ısrar edildiğinde kaygılanırım.
Kilo alma korkumla ilgili pek konuşmam çünkü kimse ne hissettiğimi anlamıyor.
Başkalarına yemek yapmayı severim ama genellikle yaptığım yemekleri kendim yemem.
Gizli bir yiyecek depom var.
Yemeğe başladığımda kendimi durduramayacağımdan korkarım.
Ne yediğim konusunda başkalarına yalan söylerim.
Yemek yerken rahatsız edilmekten hoşlanmam.
Eğer daha zayıf olsaydım, kendimi daha çok severdim.
Diyet ve egzersizlerle ilgili kitaplar, yemek tarifleri, kalori çizelgeleri ve yemek kitapları ilgimi çeker.
Kilom ya da yeme alışkanlıklarım nedeniyle okula gidemediğim ve dersleri kaçırdığım oluyor.
Yoğun sıkıntı ve üzüntü hissetme ve huzursuz olma eğilimim var.
Yemek yediğimde kendimi suçlu hissederim.
Bazı insanlarla görüşmüyorum çünkü yeme biçimimi eleştiriyorlar.
Yediğim zaman kendimi şişmiş gibi hissederim.
Yeme alışkanlıklarım ve yemekle ilgili korkum arkadaşlık ilişkilerimi ve duygusal ilişkilerimi olumsuz etkiliyor.
Kontrolsüz ve abartılı yemek yerim.
Yemek yerken garip şeyler yaparım (yemeği çok ufak parçalara bölerim, özel tabaklarda özel çatal-bıçaklarla yerim, yediklerimi gizlice çıkarırım ya da gizlice köpeğime veririm, yutmadan tükürürüm vs.)
Başkaları beni yemek yerken seğrettiğinde kaygılanırım.
Kendimden hemen hemen hiç memnun değilim.
Kilomu kontrol altında tutmak için yediklerimi çıkarır ya da laksatif kullanırım.
Arkadaşlarımdan daha ince olmak isterim.
“Şişman olacağıma ölürüm daha iyi” diye düşündüğüm ya da böyle söylediğim zamanlar olur.
Başkalarından ya da marketlerden yiyecek, laksatif ya da diyet hapı çaldığım oldu.
Kilo vermek için hiç yemek yemediğim olur.
Romantik anlarda, kendimi olayın akışına bırakamam çünkü o an kiloma ve vücudumdaki fazla yağlara takılıyımdır.
Sıralanan belirtilerin bir ya da bir kaçı benim için geçerli: el ve ayaklarım soğuk, saçlarım seyrekleşiyor, tırnaklarım çabuk kırılıyor, halsiz hissediyorum, kalp atışlarım hızlı ve düzensiz.
Kafam sürekli yiyecekler ve yemek yemekle ilgili düşüncelerle meşgul.
Çok kısa sürelerde, çok fazla miktarda yemek yerim.
Vücudumdan o kadar rahatsızım ki, bu beni mutsuz ediyor.
Kendimle ilgili duygularımı, kilom belirliyor.
Yeme davranışlarımı kontrol etmekte güçlük çekerim.
Yukarıdaki maddelerde yer alan ifadeler size tanıdık geldi mi? Eğer öyleyse, özellikle de bu durum uzun zamandır devam ediyorsa, yeme alışkanlıklarınız yaşamınızı olumsuz etkiliyor olabilir. Listede işaretlediğiniz madde sayısı ne kadar çoksa, yaşadığınız sorunun boyutu o kadar ciddi demektir. Bu durumla ilgili olarak bir uzmanla görüşmeniz sizin için yararlı olacaktır.
Kötü yemek seçimlerimizde “suçluluk” duygusu genellikle önemli rol oynar. Az önceki listede, bazı maddelerin yanına çarpı koyarken bile rahatsız olmuş olabilirsiniz. Toplumun belirlediği “ideal” insan gibi görünmediğiniz için duyduğunuz suçluluk, sizi sakıncalı bir diyet yapmaya yöneltebilir. Bu diyet çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlanır ve bu başarısızlık daha da fazla suçluluk duymanıza yol açar. Mükemmel olmak isteyen kişilerin hepsi yeme sorunu göstermese de, yeme sorunu olan çoğu kimsenin ortak özelliği mükemmelliyetçi olmalarıdır. Bu kişiler kendilerini, akılcı olmayan, ulaşılması nerdeyse imkansız hedefler için zorlarlar. Peki ya kaçınılmaz başarısızlıkla karşılaştıklarında ne olur? Daha fazla suçluluk duygusu… Bu suçluluk duygusu öncesinde ya da beraberinde kendini reddetmeyi getirir (dış görünüş nedeni ile başkalarının reddetmesine ek olarak), ve bununla birlikte kendinden nefret etme, depresyon ve sonrasında dargınlık, belirli bir odağı olmayan (tabi kendiniz dışında!) öfke ortaya çıkar. Bu kötü durumda doğal olarak kendinizi daha iyi hissetmek istersiniz. İyi hissetmenizi ne sağlar? “Yemek” mi? Evet maalesef… Bu kısır döngüyü kırabilirsiniz.
Eğer yeme alışkanlıklarınızdan memnun değilseniz, bunları değiştirebilirsiniz. Bu şekilde yemeyi öğrendiniz. Başka şekilde yemeyi de öğrenebilirsiniz. Çok kolay olmasa da, değiştirebilirsiniz. Ama neden değiştirmeniz gerekiyor? Çünkü kazanamayacağınız bir yarışın içinde olmaktan yoruldunuz. Çünkü kendinizle ilgili olumlu şeyler hissetmek istiyorsunuz. Çünkü ………… . Boşluğu siz doldurun. Nedenini kendiniz bulmalı ve kendiniz karar vermelisiniz. Bu sizin nedeniniz ve kararınız olmalı. Başka türlü yürümez.
Yiyecekleri, yemek yemeyi ve beden algınızı yaşantınız içinde uygun bir yere oturtmak, öğünlerinizi düzene sokmaktan çok bir kaplanı eğitmek gibidir ve sofradaki kaplanla yüzleşmek cesaret ister!
Yaratıcı Olun!
Günlük yaşantınızda yaratıcı olmaya çalışın. Öğrenmek istediğiniz yeni beceriler ya da geliştirmek istediğiniz yeni ilgi alanları var mı?
Yiyecekleri ve yemek yemeyi, sevgi ve paylaşım ihtiyacınızı giderecek bir araç, öfkenizi ifade etmek yerine koyulan bir seçenek gibi kullandığınızı anladınız. Ancak, çoğu zaman bu ihtiyaçlarınızı tam olarak karşılayacak uygun bir araç bulamayabilirsiniz. Yiyeceklerin bu ihtiyaçlar için gereken şeyin yerini tutmadığı açıkça anlaşıldı, yerine koyacak daha uygun birşey bulmak gerekebilir. Kaslarınız bir mankeninki kadar güçlü olmayabilir ama iyi dans etmeyi öğrenebilirsiniz. Kendinizi ödüllendirmek istediğinizde, seçeceğiniz ödül yiyecek yerine, sinemaya gitme, yeni bir CD, arkadaş ortamında sıcak bir sohbet olabilir. Yiyecek yerine zevk alarak yapacağınız başka bir şey bulmaya çalışın.
Sürekli kendinizle, performansınızla ve dış görünüşünüzle meşgul olmayın. Çevrenizdeki insanlarla da ilgilenin. Yeni ilişkiler kurun.
Aşırı yemek sizin için bir alışkanlık durumuna geldiyse, kısıtlı miktarlarda yiyecek satın alın. Gereğinden fazla yiyecek depolamayın. Yavaş yavaş yeyin. Daha önce yediğinizden 2 kat daha uzun zamanda yeyin. Doyduğunuzu hissettiğinizde, yemeyi durdurun. Yemeğe oturmadan önce tabağınızı hazırlayın. Daha sonra tabağınıza yeniden yiyecek almayın. Her seferinde evinizin farklı bir odasında yemek yeyin. Alıştığınız yemek düzenini kırın. Her yemekte tabağınızda bir miktar yiyecek bırakın. Yatmadan önce eğer isterseniz kendinize besleyici hafif bir şeyler yeme hakkı tanıyın. Yemek yerken kitap okumak ya da televizyon izlemekten kaçının.
İşe yaramaz, bedeninizi gerekli besinlerden yoksun bırakan bir diyet uyguluyorsanız, kendinizi iyi beslenme konusunda eğitin. Kahvaltı, öğle ve akşam yemeklerini düzenli olarak belli saatlerde yeyin. Yeme alışkanlıklarınızı sağlıklı gıdalar üzerinde sabitleyin. Gereksiz gıda alışverişinden kaçının. Uygun bir alışveriş listesi hazırlayın ve buna uyun. Evinizde meyve gibi sağlıklı gıda maddeleri saklayın.
Eğer sorununuz hiç yemek yememek ise, bu öneriler yararlı olabilir: Neden “ince” olmaya gerek duyduğunuzu sorgulayın. Geçmişte ya da şu anda, çevrenizde zayıf olmanızı isteyen insanlar mı var?, kendinize “Neden?” diye sorun. İyi dengelenmiş bir beslenme programı, hiç yememekten çok daha tutarlı bir kilo kontrolü sağlayacaktır. Uzun süre kendinizi aç bırakmak, bir süre sonra karşı koyamayacağınız bir aşırı yeme ya da midenizi tıka basa doldurma isteğine yol açacaktır. Bir günden fazla aç kalmak, baş ağrısı, halsizlik, bayılma ya da dikkat toplama sorunu gibi olumsuz fiziksel belirtilerle sonuçlanabilir. Dahası; aç kalma, laksatifler, diyet hapları ve yediklerinizi çıkarma metabolizmanızı yavaşlatır. Böylece vücudunuz yediklerinizden daha az kalori yakar, ve sizin amacınızın tam tersine çalışmış olur.
Kontrolsüz ve aşırı yemek yiyorsanız, kendinize şu soruyu sorun: “Geçmişimde ince olmam ya da şu anda abartılı düzeyde yediğim yiyecekleri yememem konusunda baskı yapan biri olmuş muydu?” “Bu abartılı düzeyde yemenin öfkeyle ne kadar ilgisi var?” Artık yaşamınızın kontrolünün elinizde olduğu ve istediğiniz yiyeceği istediğiniz ölçüde yemenin kendi iradenize bağlı olduğunun farkına varın. Beslenme konusunda bilgilenin ve günde 3 defa iyi dengelenmiş öğünler yeyin ya da günde 5 defa küçük porsiyonlarda yemek yeyin.
Kontrolsüz ve abartılı yemekten dolayı duyulan suçluluk, yediklerinizi çıkarmanıza neden olur ve böylece kısır döngü sürüp gider. Yukarıda anlatılanlar ve önerilen yöntemler kişisel olarak yiyeceklere nasıl baktığınızı ve zararlı yeme alışkanlıklarınızı nasıl azaltıp ortadan kaldıracağınızı anlamanıza yardım edebilir.
Kuralları Kırın!
Yeme sorunları ortaya çıktığında, büyük olasılıkla sizin tarafınızdan kabul edilmiş oldukça çatışmalı bir dizi kurala bağlı, yeme alışkanlıklarınız vardır. Kontrolü ele almak, reddetme ile başlar. Ancak bu sefer reddettiğiniz şey kendiniz değil; toplumun, duygularınızın ve geçmiş yaşantılarınızın siz ve yiyecekler arasında yarattığı kazanılması olası olmayan durumdur. Yiyecek tüketimi ve dış görünüşle ilgili toplumsal beklentileri bir kenara bırakın. Sağlığınız dış görünüşünüzden çok daha önemlidir. Yeme alışkanlıklarınızı belirleyen kuralları düşünün. Dış görünüş ve yiyeceklerle ilgili reklamları sorgulayın. Size anlamlı geliyorlar mı? Yanıtınız “hayır” ise bu kuralları kırın.
Sorunlarınızı Paylaşın!
Çoğu zaman yeme sorunları ve bununla ilgili kaygılar, utanç ve güvensizlik duyguları tek başımıza başaçıkamayacağımız ya da yalnızca bu broşürü okuyarak üstesinden gelemeyeceğimiz düzeyde olabilir. Yeme bozukluğu olan kişiler genellikle gerçekte tam olarak ne olduğunu, başka pek çok kişinin kendileriyle benzer duygular yaşadığını, benzer bir mücadele verdiğini farkedemezler. Değişmeyi öğrenmek başarılarınız kadar başarısızlıklarınızı da paylaşarak kolaylaşır. Olgunlaşma başkalarının desteği ve geribildirimleri olmadan zordur. Kendinizi rahat hissedeceğiniz bir destek sistemi kurun. Arkadaşlarınızdan ya da bir uzmandan destek alabilirsiniz. Ne kadar erken yardıma başvurursanız kaygılarınız o kadar hızlı azalacaktır. Profesyonel bir yardım almak için Öğrenci Gelişim ve Danışma Merkezi‘ne ya da Sağlık Merkezi Psikiyatristine başvurabilirsiniz.
Bu broşür, Psk. Ilgın Gökler tarafından aşağıdaki kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır:
Anorexia Nervosa and Related Eating Disorders, Inc.(1998). Are you in danger? A self-test. (www.anred.com).
Health Education Board of Scotland. (2000). Talking about eating disorders. (www.hebs.scot.nhs.uk) Thompson, C. (1996). Teenagers and eating disorders. (www.mirror- mirror.org/teens.htm).
University of Illinois at Urbana-Champaign Counseling Center. (1999). Eating Disorders. (www.couns.uiuc.edu/eating.htm).
University of Texas Counseling and Mental Health Center. (1989). Food Abuse Leaflet.