Ana Sayfa » Mükemmeliyetçilik

Mükemmeliyetçilik

Çoğumuz, hayatımızın herhangi bir döneminde, şu ya da bu nedenle, (ya uygun zamanı bulduğumuz için ya da birilerine birşeyleri kanıtlamak istediğimiz için) mükemmel olmayı planlamışızdır.

Peki, bu “mükemmel olma isteği” ile “mükemmelliyetçilik” arasındaki fark nedir? Siz de mükemmelliyetçi misiniz? Aşağıda, ne kadar mükemmeliyetçi olduğunuzu ölçen küçük bir anket bulacaksınız. Size verilen ölçüm kriterlerini dikkate alarak, her bir cümleye ne kadar katıldığınıza karar verin. Cümlelerin yanındaki boşlukları, +2 ve -2’lik bir ölçek üzerinden, genelde sizi en iyi tanımlayan rakamı yazarak doldurun. Bu işlemi yaparken herhangi bir “yanlış” ya da “doğru” yanıtın söz konusu olmadığını unutmayın. Yanıt verirken ne kadar dürüst olursanız, kendiniz hakkında o kadar çok şey öğrenmiş olacaksınız.

+2 = tümüyle katılıyorum
+1 = biraz katılıyorum
0 = kararsızım
-1 = pek katılmıyorum
-2 = hiç katılmıyorum.

—– 1. Eğer kendim için en yüksek standartları koymazsam 2. sınıf bir insan olurum.
—– 2. Eğer bir hata yaparsam insanlar beni daha az dikkate alacaklardır.
—– 3. Eğer birşeyi gerçekten iyi yapmayacaksam, hiç yapmayım daha iyi.
—– 4. Hata yaptığım takdirde bundan üzüntü duymalıyım.
—– 5. Yeterince uğraşırsam denediğim her işte üstün olabilirim.
—– 6. Zayıflıklarımın ya da aptalca davranışlarımın sergilenmesi, benim için utanç vericidir.
—– 7. Aynı hataları tekrarlamamalıyım.
—– 8. Ortalama bir performans benim için doyurucu değildir.
—– 9. Önemli birşeyde başarısız olmak, benim insan olarak aşağı düzeyde olduğum anlamına gelir.
—– 10. Beklentilerimi gerçekleştirmekte başarısız olduğum için kendime kızarsam, bu benim gelecekte daha başarılı olmamda yardımcı olur.

Puanlama : Puanlarınızı toplayın. Pozitif sayılar ile negatif sayılar birbirini götürür (Örneğin: +2 – 2 = 0). Eğer tüm maddelere +2 yanıtını verdiyseniz toplam puanınız +20 olacaktır. Bu puan çok yüksek düzeyde bir mükemmelliyetçiliği gösterir.

Eğer her maddeye -2 yanıtını verdiyseniz toplam puanınız -20 olacaktır. Bu puan da tam anlamıyla mükemmeliyetçilikten uzak olma durumunun, bir göstergesidir. Daha önce yapılan çalışmalar, toplumdaki insanların hemen hemen yarısının +2 ile +16 arasında puan aldığını göstermiştir. Puanlardaki bu farklılaşmalar, mükemmeliyetçiliğin değişen dereceleri olduğuna işarettir.

Tek Başına Düello
Şimdi, ne kadar mükemmeliyetçi olduğunuz ya da olmadığınız konusunda bir fikir sahibi oldunuz. Peki, broşürün kapağındaki “iki ucu keskin kılıç” başlığı da ne demek?

Tahmin edeceğiniz gibi, elinizde her iki ucu da keskin olan bir kılıç varsa, bu kılıç hem saldırdığınız hedefe, hem de size zarar verecektir.

Mükemmeliyetçilik, iki ucu keskin bir kılıçtır. Mükemmeliyetçilik kavramının en önemli ögelerinden ikisi: 1) asla hata yapılmamasının gerektiği ve 2) performansın her zaman en yüksek standartlara ulaşması gerektiğidir. Yüksek standartlara ulaşmak için mücadele vermekten zevk alan bir kişinin, sağlıklı bir biçimde “en iyinin” peşinde olması, mükemmeliyetçilik sayılmaz. Sağlıklı mücadele veren kişi, bir güdüsünü doyurmaya çalışmaktadır. Mükemmeliyetçi ise yönlendirilmektedir. Yaşadığı duygular ve yaptığı davranışlar kendi kontrolünün dışına çıkmış gibidir. Hayatı zevkten çok ızdırapla dolmaya başlamıştır.

Mükemmeliyetçi biri, kendisine ulaşamayacağı yükseklikte ve gerçek dışı standartlar koyar. Kendini insafsızca zorlayarak, bu ulaşılmaz hedeflere ulaşmaya çalışır. Mücadeleci biri de kendisine yüksek standartlar koyar ama, amaçladığı şeye ulaşma olasılığı vardır. Mükemmeliyetçi kişinin çabaları, kendini yenilgiye uğratan türdendir: Hiçbir şey, hiçbir zaman “yeterince” iyi değildir ve bu yüzden de hiçbir zaman, başarıya bağlı bir doyum yaşaması mümkün değildir. Mücadeleci kişinin çabaları ise kendini geliştiren türdendir: Kendisine koyduğu o yüksek ve anlamlı hedefe ulaşamasa bile, sırf denediği için bir doyum sağlayabilir. Mücadeleci kişinin, başarısızlığa ilişkin rüyaları, mükemmeliyetçinin ise başarısızlık kabusları vardır.

Mükemmeliyetçiler, kusursuz olma konusundaki kararlılıklarının, kendilerini başarıya, kabul görmeye, sevgiye ve doyuma ulaştıracağı beklentisindedirler. Ancak, kendilerine ilişkin kuşkuları ya da onaylanmama, aptal gibi görülme ve reddedilme korkuları yüzünden, yaptıkları işte yeterince etkili olamamaktadırlar.

Başarıya ulaştıkları zaman bile kullanmış oldukları yöntem yüzünden, elde etmek istedikleri o sevgi ve onaydan yoksun kalırlar.

Mükemmeliyetçilik, kişinin başkaları ile olan ilişkisini genellikle istenmeyen bir biçimde etkiler. Ancak, iki ucu keskin kılıcın başlıca hedefi başkaları değildir. Mükemmeliyetçilik, kişinin kendi kendine yaptığı bir düello, kazanılması mümkün olmayan umutsuz bir savaştır.

İnançlar ve Gerçekler
İnançların ve gerçeklerin insan yaşamında önemli bir yeri vardır. Neyin bir inanç, neyin de gerçek olduğunu bildiğimiz sürece, ikisi de bizi zenginleştirir. İkisini birbirine karıştırdığımız zaman ise, zorluklarla karşılaşırız. Bazen sağlıklı bir başarma güdüsünü, sağlıksız bir mükemmeliyetçilikten ayırdetmek güçtür. Bazen de, inançlarımızın gerçek olduğunu ileri sürerek bu ayırımı daha da zorlaştırırız. Böylelikle yaşam, gerektiğinden de fazla zorlaşmış olur. Aşağıda mükemmeliyetçilikle ilgili olarak sıklıkla rastlanan bazı asılsız inançları bulacaksınız. Herbirinden sonra başlayan cümle ise o konuyla ilgili gerçekleri yansıtmaktadır.

Eğer Mükemmeliyetçi Olmasaydım Bugünkü Başarı Düzeyinde Olmayacaktım.

Mükemmeliyetçilik, başarı ya da doyuma neden olmaz. Bazı mükemmeliyetçilerin (oldukça başarılı olsalar bile) farkında olmadıkları şey, bu başarılarına, mükemmeli elde etme mücadeleleri sonucunda değil, bu mücadelelerine rağmen ulaştıklarıdır.

Mükemmeliyetçilerin, mükemmeliyetçi olmayan kişilerden daha başarılı olduklarına ilişkin hiçbir kanıt yoktur. Tam tersine, mükemmele ulaşmak için çabalayanların, aynı yetenek, beceri ve zekâ düzeyine sahip, ancak mükemmeliyetçi olmayan kişilerden daha başarısız olduklarına ilişkin kanıtlar çok fazladır.

İşleri Bitirenler Mükemmeliyetçilerdir. Doğru Bir Biçimde Yapanlar da Onlardır.

İnanması zor da olsa, mükemmeliyetçile-rin, işleri erteleme, zamanında bitirememe ve yeterince üretken olamama gibi sorunları vardır. Psikologlar, mükemmeliyetçilerin “ya hep ya hiç” tarzı düşünmeye eğilimli olduklarını bulmuşlardır. Onlar olayları ya da deneyimleri “iyi ya da kötü”; “mükemmel ya da berbat” olarak görmektedirler: Onlar için, bu iki aşırı ucun ortasında bir yer yok gibidir. Böyle bir düşünce tarzı yüzünden küçücük bir iş bile ezici bir yük haline gelebilir. Mükemmeliyetçi, yaptığı işleri her zaman mükemmel bir biçimde gerçekleştirmesi gerektiğine inanır. Eğer mükemmel bir biçimde yapılmayacaksa, hiç yapmamanın daha iyi olduğunu savunur.

Bu tür inançlar, genellikle istenmeyen sonuçlara yol açar. Mükemmeliyetçi bir öğrenci, mükemmel olmasa da ödevini zamanında teslim etmek yerine, ertelemeyi ya da hiç teslim etmemeyi seçer. Mükemmelliyetçi biri rejim yapıyorsa, küçük bir aksaklıkta bunu hemen bozabilir. Önemsiz bir detay üzerinde çok uzun zaman takılıp kaldığı için, çok önemli bir projesini zamanında veremeyebilir. Mükemmeliyetçiler Başarıya Giden Yolda Önlerine Çıkan Tüm Engelleri Aşabilecek Kararlıkta ve Güçtedirler.

Mükemmeliyetçiler, “Mükemmel olana kadar uğraşacağım” sloganını izledikleri için, depresyon, sosyal kaygı gibi ciddi sorunlara, özellikle yatkındırlar. Yalnızca, “son ürün” üzerinde odaklaşmaları nedeniyle, bu tür rahatsızlıklar üretkenlik ve başarıya giden yolda onlar için önemli engeller oluştururlar. Oysa ki, bir şeyi elde etmeye çalışırken yaşananlardan zevk almak, o sürecin kendisinden doyum almak, süreç sonunda elde edileceklerden daha önemlidir. Yolun sonundaki amaç için giriştikleri “amansız takip”, mükemmeliyetçilerin en zayıf yönleridir. Kafalarına, yalnızca, süreç sonucundaki başarıyı ya da başarısızlık korkusunu taktıkları için, süreç içinde yaşadıkları yoğun kaygı, tüm çabalarını sabote eder.

Mükemmeliyetçiler Başkalarını Mutlu Etmek İçin, Olabileceklerinin En İyisini Olmak İçin Uğraşırlar.

Mükemmeliyetçi eğilimler çoğunlukla sevgi, kabul görme ve onaylanma ihtiyacı ile başlar. Onları yönlendiren, düşük düzeydeki benlik saygılarıdır. Sevgi ve onaya olan bu onulmaz ihtiyaçları nedeniyle, başkalarının istek ve ihtiyaçlarına kör olmuş gibidirler. Onların ne durumda olduğunu farkedemezler. Böylesine yoğun bir biçimde kendileriyle haşır neşir olmalarından dolayı, çevrelerindeki insanlar yalvararak onların değişmelerini isterler. Ancak bu değişim onların yapamayacağı ya da yapmayacağı bir şeydir. Mükemmeliyetçilerin bu eğilimleri kişilerarası ilişkilerini geliştirmek yerine, daha zor bir hale getirir.

“Mükemmel insan”, “tek boynuzlu at” gibi hoş bir efsanedir. Mükemmel olan birşey varsa o da ancak Tanrı olabilir. Kuşkusuz, bazılarımızın diğerlerinden daha mükemmel olduğu doğrudur. Kendimizi mükemmeleştirmek için mücadele ederken, en büyük çabalarımızı verdiğimiz de bir gerçektir. Büyük başarılar elde eden insanlar da, mükemmeliyetçiler gibi, daha iyi olmak ve daha iyi yapmak isterler. Mükemmeliyetçilere benzemeyen yanları ise kendilerine hata yapma özgürlüğünü ve hakkını tanımalarıdır. Başarısız olma riskini almaktan korkmamalarıdır. Gerçek başarı sahipleri, hataları, başarısızlıkları ve zayıflıkları, insan olmaktan kaynaklanan özellikler olarak değerlendirirler.

Havuç ve Değnek
Bir değneğin ucuna ip bağladığınızı ve ipin ucuna da bir havuç bağladığınızı düşünün. Bu değneği elinize alıp bir eşeğin üzerine bindiğinizi ve ipin ucundaki havucu eşeğin gözünün önünde sallandırdığınızı hayal edin. Bu şekilde, eşeği istediğiniz yere götürebilirsiniz. Eşek, önünde sallanan havuca ulaşmak için onca yolu alır. İstediğiniz yere ulaştığınızda da havucu eşeğe verir, sopayı fırlatıp atar, ipi cebinize koyarsınız. Güdülerimizi bu terimlerle düşünmeye pek alışık olmasak da, bu “havuç ve değnek” ilkesi insanlar için de geçerlidir.

Güdüleriniz, ister başarı, sevgi, onaylanma arzusu olsun, ister başarısızlık, yalnızlık, ya da reddedilme korkusu olsun aynı ilke geçerlidir. Bunlardan biri için duyduğumuz istek ve diğerine yönelik korkumuz, bizi sürekli olarak hedefimize doğru hareket halinde tutar. Bu tür havuç ve değnekler olmasaydı, çoğumuz yerimizden kımıldamayı reddederdik.

Okuyucu için bu noktada, açık olması gereken konu, mükemmeliyetçilerin havuçtan çok değneği tanımalarıdır. Hedefe hiçbir zaman ulaşamadıkları için, mükemmeliyetçilerin yaşamında havuç ya da ödül oldukça az bulunur. Bitiş çizgisi ileriye doğru sürekli yer değiştiren bir yarıştaymışcasına, ne kadar hızlı koşarlarsa koşsunlar, bitişe varamamaktadırlar. Kendileri hep geride, hedefleri ise hep ileridedir.

Kazanılması yaşam boyu mümkün olmayan bu yarışa girmeyi, çok azımız bile bile seçeriz. Ama yine de çoğumuz, yaşamımızın herhangi bir döneminde kendimizi böyle bir durumda buluruz. Bunun en temel nedenlerinden biri, mükemmeliyetçiliktir. Mükemmelliyetçiliğin üstesinden gelmek cesaret ister, çünkü bunu yapmak, mükemmel olmadığımızı ve insan olduğumuzu kabul etmemiz anlamındadır. Aşağıda, mükemmelliyetçilik yerine koyabileceğimiz ve kullanabileceğimiz bazı daha sağlıklı ve daha doyumlu davranış stratejilerinden örnekler bulacaksınız.

1- Kusursuz olmaya çabalamanın yararlarını ve zararlarını içeren bir liste hazırlayın.

İnsan ilişkilerindeki sorunlarınız, aşırı iş bağımlılığı, madde bağımlılığı, aşırı yemek yeme ve bunun gibi aşırıya kaçan davranışlarınız, mükemmelliyetçiliğin yararsız sonuçlarıdır. Göreceksiniz, sizi, bunlara bağlı sıkıntılarınız mükemmelliyetçiliğin yararları olarak sıraladığınız durumlardan çok daha fazla etkilemektedir. Ayrıca, sizin için sorun olan bu tür davranışlarla birlikte yaşanan kaygı, sinirlilik, yetersizlik, kendini eleştirme gibi duyguların da, mükemmeliyetçiliğin yararlarından çok daha baskın çıktığını farkedeceksiniz. Siz de kendiniz için bir kayıplar ve kazançlar listesi yapın ve sonucun nasıl çıkacağını görün.

2- “Ya hep – ya hiç” tarzı düşünmenizin, kendinizi ve çevrenizdeki insanları eleştirmenizdeki rolünü daha iyi anlamaya çalışın.

Alışkanlık haline getirdiğiniz eleştiri içeren düşüncelerinizin yerine, daha gerçekçi, daha mantıklı bir düşünme tarzı geliştirmeye çalışın. Kendinizi ya da bir başkasını, mükemmelin daha altında bir performans içinde görürseniz, o performansın iyi yönlerini görmeye çalışın. Daha sonra da şu tür soruları düşünün: Gerçekten “hissettiğim” kadar kötü mü? Başka insanlar bunu nasıl görüyor? Eldeki koşullar çerçevesinde yeterince iyi bir performans sayılamaz mı?

3- Ne yapabileceğiniz konusunda gerçekçi olun.

Kendinize daha gerçekçi hedefler koyduğunuzda, “mükemmel olmayan” sonuçların, sizin beklediğiniz ve korktuğunuz kadar kötü durumlara yol açmadığını yavaş yavaş fark edeceksiniz. Sporcu olmak amacıyla değil de, gevşemek ve egzersiz yapmak için, hergün bir miktar yüzdüğünüzü varsayın. Diyelim ki, kendinize 20 kulaçlık bir hedef koyup, bunun 15 kulacını gerçekleştirebildiniz. Eğer mükemmelliyetçi biriyseniz, bu yetersiz performansınızdan dolayı hayal kırıklığına uğrar, daha iyi yapabilme konusunda da yoğun kaygılar yaşarsınız. Hatta, “yeterince iyi” olmadığınız için yüzmeyi bile bırakabilirsiniz. Her iki durumda da gevşeme ya da egzersiz olanağınızı kaybedersiniz. Bunun yerine, kendinize, şimdilik 15 kulacın yeterli olduğunu söylediğinizi varsayın. Bu durumda, 20 kulacı, belki de hiçbir zaman kolaylıkla yüzemeyeceğinizi, yüzseniz bile bunun sizin için kolay olmayacağını, önceden kabullenmiş olursunuz. Böylelikle, kaygı yaşamadan yüzmenize devam edersiniz. Yüzme becerilerinizi geliştirmekten vazgeçmeniz gerekmez. Yapabildiğiniz kadar kulaç atıp, eğlenmek, egzersiz yapmak ve gevşemek için yüzmeye devam edersiniz. Mükemmeliyetçiler genellikle hayatın içindeki eğlenceleri, keyifleri ve doyumları kaçırırlar.

4- Her projenize katı zaman sınırları koyun. Biri için ayırdığınız zaman bitince, hemen öbürüne başlayın.

Bu teknik, mükemmele ulaşmak çabasıyla bitirilemeyen işlerden kaynaklanan tipik kuruntuları ve kendini suçlamaya bağlı acıları azaltır.

Bir dönem ödevi için referanslar bulmanız gerektiğini ve aynı zamanda da sınava çalışmanız gerektiğini varsayın. Önce her iki iş için de kendinize zaman sınırları koyun. Diyelim ki, referansları aramak için 3 saat, sınava çalışmak için de yalnızca 3 saat ayırmaya karar verdiniz. Zaman sınırlamanıza uyduğunuz takdirde, gününüzün tamamını, referansları aramakla geçirmezsiniz. Böylelikle, çalışmak için de zamanınız kalacağından gecenin geç saatinde, en yorgun olduğunuz zaman, sınava hazırlanmak zorunda kalmazsınız.

5- Eleştiriyle nasıl başedeceğinizi öğrenin.

Mükemmeliyetçiler, eleştirileri kişiliklerine yönelmiş saldırılar olarak algıladıklarından, kendilerini savunarak tepki verirler. Hem yapılan eleştiri konusunda, hem de kendinize karşı daha objektif olmaya çalışın. Eğer biri yaptığınız hatadan dolayı sizi eleştiriyorsa, hatayı kabul edin ve hata yapmaya hakkınız olduğunu belirtin. Hem karşınızdaki insana, hem de kendinize, hata yapmadan öğrenme ve büyümenin pek mümkün olamayacağını hatırlatın. “İnsanların değerli sayılabilmeleri için hata yapmamaları gerekir” gibi yanlış bir inanca düşmediğiniz sürece, hata yaptığınız zamanlar öfke ya da savunma gereksinimi hissetmezsiniz. Eleştirileri, kaçınılması gereken sonuçlar gibi görmekten vazgeçtiğinizde, onları, kendinizle ilgili birşeyler öğrenebileceğiniz yararlı bilgiler olarak değerlendirebilirsiniz.

University of Texas Austin, “Danışma ve Ruh Sağlığı Merkezi”nin “The Double-Edged Sword Perfectionism”,1989, broşüründen yararlanılarak Uzm. Psk. Neslihan Rugancı tarafından hazırlanmıştır.