Cinsel ilişki sırasında vajinaya boşalan sıvıda bulunan spermlerden biri rahim tüplerindeki yumurta ile birleşirse “döllenme” gerçekleşir. Döllenen yumurta çoğalarak küçük bir yumak haline gelir. Bu sırada rahim duvarı anne karnındaki bebeği besleyebilmek için kalınlaşır. Sonradan bebek haline gelecek hücre yumağı, beslenmek için rahim duvarı içine gömülerek burada gelişimini sürdürür. Bebek ilk haftalarda bu şekilde yaşar, daha sonra annenin hormonlarının etkisiyle rahim kası içinde annenin damarları ve bebeğin hücrelerinden oluşan bir alan, eş (plasenta) oluşur. Eş, ortalama 280 günlük bir gebelik süresince bir kordonla, su kesesi içinde rahimde yaşayan bebeğin göbeğine bağlı olarak, onun anne karnından beslenip gelişmesini sağlar. Gebelik sırasında adet görülmez.
Gebelikte rahim yumuşar ve giderek büyür. Gebelik doğal bir olaydır, ancak bu dönemde kadın vücudunun işleyişi oldukça değişir ve bu değişim bütün organları etkiler. Gebelik öncesinde ağırlığı 50-60 gr ve büyüklüğü bir yumruk kadar olan rahmin gebelik sonlarına doğru ağırlığı 1,5 kg olur. Boyutları bir bebeği ve onun su kesesini barındıracak kadar artar. Bu gelişmeler kadının gebelik süresince bebeğin ve eşinin ağırlığı ile birlikte toplam 10-14 kilo almasına neden olur.
1. Gebeliğin Dönemleri
- Gebelik yumurtanın döllenmesiyle başlayan ve 38-42 hafta yani 9 ay 10 gün kadar sonra doğumla bebeğin dünyaya gelmesi şeklinde sonlanması beklenen bir süreçtir.
- Gebeliğin ilk 3-4 ayı, genellikle dış görünüşten fark edilmeyen ancak, gebenin adet görmemesi, göğüslerde gerginlik ve hassasiyet, kimi zaman yoğun bulantı, hatta kusma, beslenme, uyku ve hareket değişiklikleriyle kendini belli eden bir dönemdir. Gebenin ve bebeğin yeni yaşam koşullarına alışması açısından başlangıç ayları bir uyum sürecidir. Bebeğin büyüyüp gelişmesi ve gebeliğin ilerlemesine ilişkin sorunlar varsa, bu dönemde gebelik kendiliğinden düşükle sonlanır. Bu şekilde henüz rahme yerleşemeden pek çok döllenmiş yumurta da atılabilir. Bunlar farkında olunmayan gebelik kayıplarıdır.
- Üçer aylık dönemler olarak değerlendirildiğinde, 1nci ve 2nci dönemleri sağlıklı bir şekilde geçiren gebe kadın ve bebek daha güvenli bir evreye kavuşmuş sayılır. Çünkü bebek artık, amniyon denilen ve sıvı dolu bir kesenin içinde, annesinin rahim duvarına plasenta adlı bir organa göbek kordonuyla bağlı olarak yaşamakta ve gelişimini sürdürmektedir. Hareket yeteneği kazanmıştır.
- 3ncü ve son dönem artık bebeğin kendi yaşamsal dokularını ve organlarını geliştirdiği, dış dünyaya çıkmak üzere donanımlarının neredeyse tamamlandığı bir dönemdir. Günümüzde, bu dönemde “erken doğan” bebeklerin hayatta kalma şansları artmaktadır.
- Anne 10-14 kg. daha ağırlaşmış, yalnız karın bölgesinde değil, kalça ve göğüslerinde de genişleme ve büyüme olmuştur. Memeler, bebeği beslemek için süt yapımına başlamaya hazırdır.
2. Doğum
- Genellikle gebeliğin 40. haftası civarında bebek anne karnındaki gelişmesini tamamlayıp kendi kendine yaşayabilecek hale gelince doğuma hazır olur. Son haftalarda bebek rahim içinde artık yeterince rahat ve geniş yer bulamadığı için doğum kanalına doğru yönelmeye başlamıştır.
- Tam olgunluğa erişmiş bebek, başını rahim boynuna bastırarak adeta dış dünyanın kapısını çalar. Doğum, önce rahmin düzenli kasılmaları sonucu rahim ağzının incelerek açılmasıyla başlar. Bu sırada, jölemsi bir salgıyla karışık, az miktarda bir kanama olur, buna “nişan” denir. Kasılmalar öylesine şiddetlidir ki sancı olarak hissedilir. Ortalama 12 saat kadar sürebilir ve bebeği rahim boynundan geçecek şekilde ilerletir. Rahim boynu bütünüyle genişlediğinde amniyon kesesi yırtılarak içindeki sıvı dışarı boşalır.
- Artık doğum tümüyle başlamıştır. Yirmi dakika ile bir saat içinde bebek rahim boynunu aşar ve vajinayı geçer, bütünüyle dışarı çıkar. Böylece bebek dünyaya gelmiştir. Bebeğin tüm gebelik boyunca plasenta ile ilişkisini sağlayan göbek kordonu, bebek doğunca kesilerek bağlanır. Böylece bebek annesinin bedeninden tamamen ayrılmış olur.
- Son olarak doğumun ardından 10-15 dakika içinde rahim kasılarak artık görevi kalmayan plasentayı da dışarı atar ve doğum süreci tamamlanır. Halk arasında plasenta için “eş” deyişi kullanılır. Doğum eyleminin bu son aşaması “eşin gelmesi” olarak bilinir.
Gebelik sırasında ve doğumda annenin çevresindekiler tarafından desteklenmesi rahatlatıcıdır. Bebeğin doğumundan sonra pek çok kadın üzüntü, korku ve endişe duyabilir. Bu duygular annenin doğum sonrası, alışma dönemine ait duygulardır. Eğer iki haftadan uzun süreli olursa danışmanlık almak için bir sağlık kuruluşuna başvurmak yararlı olur. Önceki gebelikle aradaki süre iki yıldan azsa, annenin gebelik sayısı dörtten fazla ise, anne 18 yaşından genç ya da 35 yaşından büyük ise gebeliklerinde sorunla karşılaşma riski artar. Annede, kansızlık, erken ve geç dönem düşükleri, gebelik zehirlenmesi, zor doğum, doğum sonrası kanamaları, rahimde parça kalması, iltihaplanmalar, rahim ağzında yırtılmalar ve ölüm olabilir. Bebekte olabilecekler ise; anne karnında iyi beslenememe ve gelişememe, düşük doğum ağırlıklı zayıf ve cılız bebek, erken doğum, ölü doğumdur. Kadının gebe olduğu kesinleştikten sonra düzenli olarak bir doktor ya da ebe/hemşire tarafından kontrol edilmesi gebelik süresince en az bir kez tetanoz aşısının uygulanması ve doğumun mutlaka bir sağlık kuruluşunda gerçekleşmesi anne ve çocuk sağlığı açısından gereklidir.
Gebelik döneminde sigara kullanımı, anne karnındaki bebeğin iyi gelişememesine ve düşük kilolu olmasına neden olur. Yüksek tansiyon, kalp hastalığı, böbrek hastalığı, verem, şeker hastalığı, guatr, kanser gibi bazı hastalıklar, gebeliği hem anne hem de bebek için tehlikeli hale sokarlar. Bu tür hastalıkları olan kadınların mutlaka gebe kalmadan önce bir hekimle görüşmeleri ve gebelik için uygun zamanı hekimin tavsiyesi ile seçmeleri gerekir. Gebelik kontrolleri ve doğumları da mutlaka hastanede yapılmalıdır.
Bazı gebelikler düşükle sonuçlanabilir. Gebelikte lekelenme tarzında ya da ağrısız kanama, karın ağrısı ya da krampla birlikte kanama, yüzde ve kollarda, bacaklarda aniden şişme, nefes darlığı, göğüs ağrısı, şiddetli başağrısı, yüksek ateş, şiddetli kusma, kötü kokulu akıntı gibi belirtilerden bir veya birkaçı olduğunda zaman kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekmektedir. Ağrı ya da kanama olmaksızın vajinadan sıvı boşalması da acil başvuru için bir uyarıdır.
Yaşadığınız çevrede size yakın olan üreme sağlığı ve aile planlaması hizmeti veren sağlık ocakları, ana-çocuk sağlığı merkezleri, devlet ve sigorta hastaneleri, özel sağlık kuruluşları, muayenehaneler ile gönüllü kuruluşların kliniklerinden hizmet alabilirsiniz.